30 Kasım 2009 Pazartesi

''Kinyas'' gibi düşünmek...

çok şey gördüm, beni yüzüstü gömün...

Bir adım daha atsam çıkıcaktım. sadece insanlıktan değil, bütün dünyadan. insanın kendi imkanlarıyla bir uzay mekiği inşa etmesi böyle oluyor işte. Önce deneme mahiyetinde fırlatılan maymunlar gibi birkaç duygu bindiriliyor mekiğe. Sonra da bütün beden, bütün beyin hazırlanıyor, dünyanın dışına yollanmaya. tek amaç, ay'a benzeyen bir uydu olmak. Dünya güzel ama çok uzaktan diyebilmek...Ama birden farkettim ki ne ben, ne de başka birisi hiçbir yere ait değildi.Aidiyet bir kandırmacaydı küçük çocuklara anlatılan.Hiçbir yerde,hiç kimse beklemiyordu beni.Terk ettiklerimi, dikiz aynalarında aramak artık acıtmıyordu beni...

Anladım bir yangın merdiveni olmadığını,hayatın arka kapısı yoktu.Gizlice sigara içilen karanlık bir boşluğu bile yoktu.Her şeyi bilen, her şeyi bilmeye devam ediyor ve bana gülüyordu.
Dile getirilemeyen nefretten büyüğü yoktur,dile getirilemeyen aşk gibisi de yoktur ya hani,en büyük hatam insanlardan cümlelerimi bitirmelerini beklemekti. Hayatımın belli bir dönemine kadar hep böyle yaptım zaten.Gözlerinin içine baktım beni bilsinler diye.Kadınlardan bunu bekledim. Birisi gelip, "evet, ben seni tanıyorum" desin diye bekledim.

"ne kadar yalnızsan o kadar uzaga gidersin.Ne kadar terk edersen o kadar ölürsün"...
Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıştım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü. "Kendini karşındakinin yerine koy."Ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu ,yani kendimi bulamadım.
Ben böyleyim ! " demek kadar korkunç bir söz yoktu.Ama ben hep öyle söylemiştim, karşımda yaptıklarımın, düşündüklerimin doğru olmadığını söyleyen ve beni seven insanlara.ben böyleyim. Değişemeyeceğime inanmak o kadar kolaydı ki !Yokuş aşağı inmek kadar zevklisi yoktur. aşklar, alkol, nikotin, ahlaki değerler, uyuşturucular... Hepsi de birer pranga olabilir her an insanın ayağına. zevk veren prangalar.Ortak özellikleri, varlıklarının verdikleri zevkin uzun bir süre sonra hissedilememesi, yokluklarının ise derhal kalpte bir ağrı yaratmasıdır. Bağımlı insan atlı karıncaya binmiş gibidir.Ne bir varış noktası, ne de bir ilerleme vardır hayatında. Herkes ilk başladığı yerde, midesi kaldırana kadar döner durur... İnsanın kendiyle mücadelesi, bağımlılıklarını yok etmesiyle başlar.
Yok et...
(hakan günday - kinyas ve kayra - 2000)

Hiç yorum yok: